Menü

Antonio Gades : Dans İşçisi


25 Temmuz 2004 - Zeynep Oral -

Çıkık elmacık kemikleri, avurtları çökmüş, zayıf sinirli ince yüz hatları, alev alev yanan, tutuşan ve baktığı yeri tutuşturan gözleri, pek gülmeyen, yüzdeki bir kesiği, bir yarayı andıran dudakları, terden ıslanmış uzun saçları …Yeryüzünün tüm çingenelerinden daha "çingene" bir yüz ve yeryüzünün tüm mızraklarından daha keskin bir beden…

Bu bedeni Antonio Gades dansın, koreografinin , flamenkonun hizmetine vermişti.

Flamenko, dans , müzik ve ritim aracılığıyla içindeki tutkuyu, damarlarındaki coşkuyu, yüreğindeki ateşi dışa vurmaksa ; flemenko, bir anlatım aracıysa, bu ateşi paylaşma ve iletişim kurma yoluysa , Antonio Gades, flamenkoya sahip çıkarken bir adım daha ileri gitti : Flamenkoya soyutlamayı ekledi. Flamenkoya büyüyü, tılsımı ekledi.

Antonio Gades öldü…

Oysa öyle dans eden bir insan hiç ölmez sanıyordum. Ya da ancak danstan ölebilir. Sanki ölümüne dans ediyordu. Sanki hayatta kalabilmek için dans ediyordu…

Onu ilk kez sahnede izlediğimde 70'lerin sonu ya da 80'lerin başıydı. Londra'da Covent Garden'daydı; son kez ise İstanbul Festivali'nde. Ve arada o ölümsüz üç film: Carlos Saura'nın yönetiminde , koreografilerini Gades'in yaptığı "Kanlı Düğün" , "Carmen" ve "Kanlı Aşk"…

Sahnede olsun, beyaz perdede olsun Antonio Gades'i izlemek, gizemli bir ayini izlemek gibiydi. Gizemi asla çözemeyeceğimden, ayine kapılıp peşinden sürükleniyordum.

Dans ederken ya da bu ayin boyunca, gerilimi hep en uç noktada tutmayı biliyordu Antonio Gades. Yanlış anlaşılmasın dans ve ritm aracılığıyla anlattığı öykünün, anlattığı duyguların geriliminden söz etmiyorum. Aşk, nefret, intikam, kin, öfke, kıskançlık, acı, kahrolma, bütün bunlardaki gerilimden değil, bedenindeki gerilimden, yere bir topuk vuruşundaki, bir bakışındaki, kolunu uzatışındaki, elini döndürüşündeki vb. gerilimden söz ediyorum.

Başını her çevirişte, ağırlığını bir ayaktan öbürüne geçirdiğinde, ya da hiç hareketsiz olduğu yerde durduğunda bile size o gerilimi iletirdi.

Ne çingeneydi ne de Endülüslü ama , taş işçisi babanın çocuğu olmakla övünen; hep hakkı yenen, ezilen tarafta olmakta ısrar eden; flamenkonun "sokaktaki adam"ın sesi olduğunu savunan; sahnedeki duruşuyla hayat karşısındaki duruşunu bütünleyen bir kişiliği vardı.
Kendisine biçtiği sıfat "sanatçı" değil , "dans işçisi"ydi.
Sahnedeki onurlu ve soylu duruşu bu sıfatla bence harika bir biçimde örtüşüyordu.

Franco'nun faşist İspanyası döneminde flamenkoyu sattılar, işi ticarete döktüler ve "popüler kültürün ırzına geçtiler" diye fazlasıyla öfkeliydi.

Antonio Gades, komünistti. Küba Komünist Partisi Üyesiydi, Fidel Castro hayranıydı, devrime inanıyordu. Geçen Haziran ayında, Jose Marti Ödülü'nü almak üzere teknesiyle Atlantik Okyanusunu geçip, Küba'ya gitmişti. Nişanını Castro'nun elinden aldı. O törende çekilen fotoğraflara baktığımda hastalığın 3 yıl içinde yaptığı tahribatın izlerini yüzünde görebiliyordum.

Son düşü , "Don Kişot"u sahnelemekti. Gerçekleştiremedi. Vakit olmadı.

Flamenkonun ritmi sürdükçe , flamenkonun soylu ve onurlu dans işçisi Antonio Gades'in adı da sürecek…

25 Temmuz 2004

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.