Antalya’da Aklımdaki Sorular...
10 Ekim 2010 - Zeynep Oral -
- Şimdiye kadar nerelerdeydiniz???
- Biz bu çifte standarttan, iki yüzlülükten ne zaman vaz geçeceğiz ???
Böyle damdan düşer gibi sorulmayacağından baştan başlıyorum ve sonuna aklımdaki öteki soruları ekliyorum…
Sevgili Okurlar,
Sizler bu yazıyı okuduğunuzda, ben Antalya’ da olacağım… 47. Uluslar arası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde…
Bir süredir ortalıkta bir tartışma / kavga / kampanya / propagandadır gidiyor. (Bu dört sözcüğü özellikle seçtim, tavrınıza göre, hangisini benimseyeceğinize siz karar verin…) Emir Kustirica nasıl olur da uluslararası jüride yer alabilirmiş diye ! Biliyorsunuz Semih Kaplanoğlu ve ekibi “Bal” filmini festivalden çekti, ardından herkes görüş bildirmeye başladı… BU arada bol bol tehdit de patlatıldı. Sadece sanatçıya değil, festivali düzenleyen CHP’li Antalya Belediyesine ve Antalya Kültür ve Sanat Vakfı –AKSAV’a da…
Emir Kustirica çok başarılı bir film yönetmeni, müzisyen ve edebiyat insanı. Yugoslavya’nın parçalanmamasını savunuyordu. Yugoslavya’nın dağılmaması için uğraş verdi. Bu nedenle hem Boşnakları, hem Sırpları eleştirmekten geri kalmadı. İki taraftan da düşman kazandı.
İç savaş sırasında ülke dışındaydı.
İç Savaş sonrasında söylediği kimi sözler asla bağışlanır gibi değil, oradaki vahşeti, insanlık dışı olayları görmezden gelen ya da hafifleten sözlerdi bunlar.
Bu özet bilgiye bir de şunu eklemem gerek:
Emir Kustirica, birkaç yıl önce dinini değiştirdi: Hristiyan Ortodoks oldu.
Şimdi aklımı kurcalayan sorulara geçeyim:
Emir Kusturica’nın yaptıklarını söylediklerini o gün değil de, bugün dillerine dolayıp yeri göğü inletenler fazlasıyla gecikmedi mi?
Hadi vazgeçtim Yugoslavya’daki iç savaş yıllarını, 3-4 ay önce neredeydiler? Hatırlayın: Haziran’da Emir Kustirica Bursa Festivalindeydi, orkestra topğluluğuyla konser veriyordu. Bir tek karşı çıkan protesto eden , adamı ve Bursalıları tehdit eden olmadı. Tam tersine adamı yüreklere bastılar, gazeteler yaşa varol diye inledi.
Acaba neden?
O Festivali düzenleyen AKP’li Belediye diye mi???
Yandaş gazeteciler, niye o zaman protesto etmediniz?
Şimdiye kadar nerelerdeydiniz?
Deniliyor ki protestolar Bosna Hersek’deki Kadın Derneklerinde başlamış , sonra Türkiye’ ye ulaşmış… Beyler bugüne dek neden Bosna Hersek’teki kadın derneklerinden hiç smöz etmediniz? Şimdi mi aklınıza geldi?
Hele “Bosnalı kadınlar tecavüze uğrarken sessiz kalan Emir Kustirica… “ diye başlayan yazılara çıldırabilirim!
Beyler bizim ülkemizde 13 , 14 , 12 yaşındaki kız çocuklarına toplu tecavüz eden onlarca herif “zaman aşımı” ya da “kızın rızası vardı” gerekçeleriyle serbest kalabiliyor neden gıkınız çıkmıyor ?
Her Allahın günü öldürülen, trecavüze uğrayan kadınlar karşısında “sessiz kalan”ların listesini vermeye kalksam sayfalar yetmez!
Gelelim Semih Kaplanoğlu’nun ve ekibinin tavrına. Çok beğendiğim, saygı duyduğum Semih Kaplanoğlu hadi diyelim ki filmini Altın Portakal ulusal yarışmasına soktuğunda Jüriyi bilmiyordu. Ama Jüri açıklanalı yanılmıyorsam 2 ay falan oldu. Acaba neden filmini çekmek ve katılmama kararı almak için festivalin başlamasına bir iki gün kalayı seçti?
İşte bütün bu sorular, beni şu soruya ulaştırıyor: Biz bu çifte standarttan, iki yüzlülükten ne zaman vaz geçeceğiz ???
Kıyılara göz dikmiş cemaat! Bunu her fırsatta açıklayıp duruyorlar!
Belki de asıl soru şu olmalı: Antalya Belediyesi’ne karşı sürdürülen karalama, lekeleme kampanyasına alet olmak ya da olmamak ? İşte asıl mesele…
Cumhuriyet - 10 Ekim 2010
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler