Anne Ben Barbar mıyım?
15 Eylül 2013 - Zeynep Oral -
Kimi zaman sorulan soru, soru değildir, yanıttır. Örneğin “Ben aptal mıyım?” dediğinizde, aptal olmadığınızı ima etmektesinizdir!
Ama bu kez öyle değil:
Anne ben barbar mıyım?
Evet yavrum sen de, ben de barbarız. Hepimiz barbarız. Çünkü Ahmet Atakan 22 yaşındaydı öldürüldüğünde. Ali İsmail Korkmaz 19; Ethem Sarısülük 26; Abdullah Cömert 22, Medeni Yıldırım 18, Mehmet Ayvalıtaş 20 yaşındaydı öldürüldüklerinde...
Anne ben barbar mıyım?
Evet hepimiz barbarız. Hrant Dink’in katledilmesine göz göre göre izin verdik. Yetmedi, yakalanan kuklaları, maşaları neredeyse ödüllendirdik; yetmedi, mahkeme bunları münferit suçtan cezalandırdı. Yani örgüt, plan, politika vb yok. (Uzun uğraş sonucu dava önümüzdeki salı yeniden başlıyor.)
Anne ben barbar mıyım?
Evet hepimiz barbarız, cinsel açlık nedeniyle, sevemediğimiz kadınlara önce tecavüz eder sonra öldürürüz. İster en yakınımızdaki “bacı”mız olsun; ister en uzağımızdaki “turist” hiç fark etmez!
Gücümüz en çok kime yeterse, kadına, çocuğa, hayvana, ormana, güzelliğe, azınlıkta olana, güçsüze, yoksula... En çok ona saldırır, en çok onu yakarız, yıkarız, yok ederiz...
***
İKSV’nin düzenlediği 13. İstanbul Bienali dün açıldı. Davetsiz, törensiz, ücretsiz... Bienalin başlığı “Anne, ben barbar mıyım?” Lâle Müldür’ün aynı adlı kitabından ödünç alındı.
Bu yılki İstanbul Bienali, politik bir tartışma ortamı olarak “kamusal alanlara” odaklanıyordu ki, kamusal alanlarımızdan en kamusal olanı Taksim Meydanı ve Gezi Parkı kamuya kapatıldı.
Kapatılmadığı zamanlarda da kâh kolluk güçlerinin “destansı” şiddetine, kâh TOMA’ların egemenliğine ya da biber gazına, tazyikli suya, polis copuna, magandanın palasına, satırına terk edildi.
Kamusal alanlarımız şiddetten pay almadığı zaman, gözünü çıkar hırsı bürümüş rantçıların, doymak bilmeyen açgözlülerin iştahına yem olarak sunuldu. (Bakınız 3. köprü güzergâhı ormanlar vb.)
Bienal için kentsel kamusal alanlara müdahale eden pek çok tasarı vardı (Sulukule, Tarlabaşı vb.). Gezi’den sonra bunlardan vazgeçildi. Bienal küratörü Fulya Erdemci, bu kararı açıklarken “vatandaşlarının özgür ifadelerine izin vermeyen otoriteden alacağımız izinle sokaklarda sanat projeleri gerçekleştirmenin” imkânsızlığına vurgu yapıyordu. Buna karşılık “kamusallık yaratabilmek” adına, bienal sergileri bu yıl ücretsiz.
Dünden başlayarak, İstanbul’un her köşesi bir sanatsal etkinlik alanı... Sadece bienal alanlarındaki değil, kentin tüm galerileri ve müzeleri birbirinden müthiş, heyecan verici çağdaş sergilerle dolu!
Dünyanın her yanından, sanatçılar, sanat koleksiyoncuları, müze ve galeri yöneticileri, küratörler, sanat yazarları, uzmanları kente akın etmiş durumda...
Sergileri izlerken, gezerken, yorumlarken, anlamaya çalışırken, değerlendirirken, “Anne ben barbar mıyım” sorusunu aklınızdan çıkarmayın ki, günün birinde “Ben barbar değilim” diye haykırmak umudunuz olabilsin!
Bienal 20 Ekim’de bitiyor. Göz açıp kapayıncaya dek geçer gider. Bir an önce bu müthiş fırsatı değerlendirin. Sadece sanatsal açıdan zenginleşmek için değil, kamusal alanların özgürlük alanlarına dönüşmesini sağlamak için de gidin bu dev tartışmaya, foruma, önermelere; “daha güzel bir dünya mümkün” rüyasına ve gerçeğine katılın!
15 Eylül 2013 - Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler