Ankara’nın Aydınlık Yüzü…
05 Kasım 2005 - Zeynep Oral -
Cumhurbaşkanı Sezer’in 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu için Ankara’daydım. Çankaya Köşkünde olduğum sürece içimden hep, iyi ki buradayım, iyi ki buradayım deyip duruyordum…
İyi ki buradayım, çünkü, o kabul resminde herkes ne gördü bilmem ama, ben Ankara’nın yalnızca aydınlık yüzünü gördüm.
Türkiye’yi karanlığa, geriye çekmek isteyen her girişimin önünde direnmesi, hukuk dışılığa karşı çıkışı, Cumhuriyet ilkelerini ödünsüz savunması, ama aynı zamanda , kişiliğiyle, duruşuyla, sonsuz sevgi ve saygı duyduğum Cumhurbaşkanı ve eşi Semra Hanım’ın davetlilerle ilgilenişi dikkat çekiciydi.
“İyi ki varsınız” sözcükleri yüreğimden ve dilimden düşmüyordu.
Kendi eksikliğini , çarpık düşüncelerini, ümmet- tarikat- taba ilişkilerini , göstermelik yapay şatafat, cafcaflı gösterişle örtmeye ve göz boyamaya çalışanların yanında / önünde, Cumhurbaşkanı ve eşinin, yalın, vakur, alçakgönüllü , sahici duruşu ve direnişi öylesine önemli ki…
Çankaya Ödülleri
O geceye ilişkin siyasi yansımaları nasılsa okudunuz. Ben kültürel ve sanatsal çevreye yoğunlaşıyorum.
Dilden dile dolaşan konulardan biri, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülleri’nin belirlenmiş olmasıydı. Can-ı gönülden kutladığım , bence müthiş isabetli bir seçim… 11 Kasımda beş ödül, sahiplerine Çankaya Köşkü’ndeki törenle verilecek.
İşte tüm bir yaşamı resim sanatına adamış, Türk resminin ustalarından Ferruh Başağa… İşte Ankara’nın kültür ve sanat yaşamını dönüştüren Ankara Müzik Festivali’ni gerçekleştiren, müzik alanında birbirinden değerli kitaplar yayınlayan, Türk kültür ve sanatına emek verenleri destekleyen , gönendiren Sevda-Cenap And Vakfı Başkanı Mehmet Başman … Onları resepsiyonda görüp kutlama olanağı buluyorum.
Gazetemiz yazarı, Türk edebiyatının uzun soluklu neferi Oktay Akbal; eserleriyle kültür kavramını daha geniş boyutlara taşıyan tarihçi Halil İnalcık; yaşamımıza elindeki fotoğraf makinesiyle ışık tutmuş ve hala tutan Ara Güler…
Onları da buradan kutlarken, her birinin kendi alanında bir mihenk taşı olduğunu ve yararlanmasını bilenleri olağanüstü zenginleştirdiklerini belirtmem gerek… “Yararlanmasını bilenleri”, dedim… Bu ödülün bir yararı da, belki yararlanacak olanları, yararlanmayı öğrenebilecekleri, çoğaltmasıdır.
Söylemeden geçemeyeceğim: Resepsiyonda birçok kimse, milletin ödüllendirdiği “Şu Çılgın Türkler” in yazarı Turgut Özakman’a , aklına, yüreğine ve eline güç diliyor, teşekkür ediyordu.
Gerilla desenleri
Ankara’ya gitmişken, yıllardır ışık saçan, Ankara’nın bir başka aydınlık yüzü olan Nev Galeri’ye gitmemezlik edemezdim. Hele burada Abidin Dino’nun yapılışından 64 yıl sonra ilk kez sergilenen “Gerilla desenleri” varken…
Aradan bunca yıl geçtikten sonra bu desenlerle kavuşmayı Rasih Nuri İleri’ye borçluyuz. Sergiye eşlik eden kitapta gerilla desenlerinin şaşırtıcı ve müthiş öyküsünü Rasih Nuri İleri’nin tarihsel süreci de kapsayan, enfes yazısından öğreniyorum. (Aşağıdaki alıntılar ondan…)
İkinci Dünya Savaşı. Hitler orduları Rusya’da ilerlerken Viyazma, Orel, Vitebsk, Smolensk gibi yerlerde işçi ve köylülerin direnişi , Kurtuluş Savaşını bilen Türk Solu’nun aydınlarını , Abidin Dino gibi bir sanatçıyı kayıtsız bırakamazdı. 1942’de sürgüne yollanmadan önce yaptı bu büyük boyutlu desenleri. “Bu gerilla resimleri direnişimizin bir ürünüydü”.
Ancak, “bu resimlerin Alman yanlısı İnönü Türkiye’sinde sergilenmesi olanak dışıydı”.
Resimler, ABD’ye götürülmek üzere aydınların dostu arkeolog Whitimore’a verilmişti. Son anda arkeolog bunları götürmekten vazgeçip, desen rulolarını kendisini geçirmeye gelen Fahrünnisa Zeid’e veriyor. Bu bilgi , çooook sonra Şakir Paşa apartmanı işhanına dönüştürülürken ortaya çıkıyor. Tavanarasında “farelerin kemirici eleştirilerine terk edilen” resimleri Aliye Berger buluyor ve Rasih Nuri İleri’ye haber iletiyor.
Direniş resimlerine bakıyorum. Neyin, nasıl resmedildiği (ne ve nasıl) çarpıcı ve muhteşem bir bütünlük içinde. Soyut , somut, figüratif, non- figüratif gibi sözcükler bir anda anlamını yitiriyor.
İki çizgi hareketi, hareketin hızını , hareketin sürekliliğini ama aynı zamanda kişiliği ve toplumsal birikimi vermeye yetiyor.
Abidin Dino, göz kenarındaki üç çizgiye hüznü ya da umudu; mide boşluğundaki bir kıvrıma işkenceyi, yenilgiyi; alındaki bir kıvrıma endişeyi; ağza çığlığı, ellere direnişi yerleştirmeyi öyle iyi biliyor ki... Birkaç çizgi bize tarihsel, toplumsal ve bireysel olanı anlatıyor ve gösteriyor. Çizginin bittiği yerde ise resme bakan göz çizmeye, boşlukları doldurmaya devam ediyor… Ne müthiş bir şölen!
Yerim bitti ama söylemezlik edemem: Abidin Dino’nun , daha önce hiç sergilenmemiş, sahne- dekor, kostüm tasarımları İstanbul’da Yapı Kredi Sermet Çifter salonunda sergiliyor. 1930’lardam kalma tasarımların yanı sıra dönemin sanatsal ortamını, Gertrude Stein’la yazışmalarını, Yutkeviç’le sinema çalışmalarını izlemek için iyi bir fırsat. Abidin Dino’nun o çok zengin sanat yaşamına göz atmak için iyi bir olanak…
Daha nice aydınlık günlere derken, hepinizin bayramını kutluyorum.
05 Kasım 2005- Cumhuriyet
Spot
Ankara’nın aydınlık yüzünü, Cumhurbaşkanının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda gördüm. Çankaya Köşkünde , karanlığa, geriliğe, hukuksuzluğa direnen Cumhurbaşkanının kişiliğinde ve duruşunda … Ankara’nın bir başka aydınlık yüzü ise Nev Galeriydi. Fotoğrafta, Abidin Dino’nun direniş resimlerinden biri…
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler