Ah şu aydınlar!
14 Ağustos 2005 - Zeynep Oral -
Geçen Haziran ayında , birbirinden farklı düşüncelere, inançlara, görüşlere sahip 150 kişi, 150 insan bir araya geldi ve bir çağrıda bulundular.
Bu 150 kişinin, 150 insanın geçmişleri birbirlerinden farklı, birikimleri farklı, meslekleri farklı, yaşları farklı, yaşama biçimleri farklı, dünyayı algılayışları, sorunları yorumlayışları, değerlendirişleri farklı, önerileri farklıydı.
Bu 150 kişinin , 150 insanın ortak yanı, yaptıkları çağrıydı. Sonuna dek inandıkları, savundukları ve imzalarıyla angaje oldukları çağrı…
Neydi bu çağrı? (İleri geri öyle çok konuşuluyor ki , hatırlatmakta yarar var)
“Son günlerde yoğunlaşan çatışma ortamından derin kaygı duyuyoruz. Sadece geçen ay 50'ye yakın insanımızı yitirdik. 15 yıl süren ve 30 bini aşkın insanımızın kaybına yol açan dönemin acıları, milyonlarca insanımızı derinden yaraladı. PKK'nın silahlı eylemlere derhal ve önkoşulsuz son vermesini istiyoruz. Hükümetin, kalıcı barışın sağlanması ve herkesin demokratik toplumsal hayata katılabilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirmesini talep ediyoruz."
x
Başbakanın Diyarbakır’a girmeden önce bu 150 kişinin sözcüleriyle buluşması , onları dinlemesi ve ardından Diyarbakır konuşması… Bütün bu süreçte , kimi meslektaşlarımın, kimi parti liderlerinin söylediklerini, yazdıklarını hayretler içinde, utanarak izliyorum… İzledikçe, o 150 insandan biri olduğum için, hayretime, utancıma , öfke karışıyor.
Önce “kim ulan bu aydın denilenler, nereden aydın oluyorlarmış” diye başlayan kin ve nefret , “kerameti kendinden menkul” alaya, hiçlemeye, aşağılamaya dönüştü…
Tamam, tamam, aydın değiliz, zinhar aydın değiliz , “aydın” lafını kullanmayalım diye , “yurttaş” sözü benimsenmişti ki, bu kez de başbakanla toplantı gerçekleşti diye, “başbakan yardakçılığı” , “hükümetin halkla ilişkiler pazarlamacası” diye eleştiriler başladı, “üstlerine ne vazife, onlar ne karışıyor”dan , “her işe burunlarını sokarlar”a uzanan suçlamalar…
Hepsi bu kadar değil… “Teröriste yağ çekiyorlar”, “P.K.K.’ye göz kırpıyorlar”, “memleketi satıyorlar” diye başlayıp,”P.K.K: yandaşları” , “vatan haini” yaftasıyla noktalanan saldırılar!
Ne kolay bu ülkede “vatan haini” olmak!
Şiddetten, öldürmekten, yok etmekten başka herhangi bir önermede bulundun mu, vatan hainisin!
Askeri çözüm dışında herhangi bir yol yordam aramaya kalktın mı vatan hainisin!
“Kürt sorunu” dedin mi, vatan hainisin.(Çok değil 20 yıl önce devlet politikasına göre “Kürt” yoktu bu ülkede.)
Birileri sana “aydın” diyor, “aydın“ diye niteliyorsa, nasılsa vatan hainisin!
Bakan, Başbakan, Milletvekili, Parti lideri, “Baba” değilsen (artık, para babası mı olur, mafya babası mı, orasını bilemem) ama yine de sırf insan olduğun için, bu ülkenin insanı olduğun için düşünüyorsan , şiddet sarmalı, tırmanan ve tırmandırılan şiddet üzerine düşünceni açıklamaya kalkarsan vatan hainisin!
Hele çocukların varsa, ölen öldürülen her çocuğun acısını, kendi çocuğunmuş gibi içinde büyütebiliyorsan ve yalnız kendininkiler değil, bu ülkenin hiçbir çocuğu artık öldürülmesin istiyorsan, inan , sen de kolaylıkla “vatan haini” olabilirsin!
X
Anımsamadan edemiyorum: 1988’de Saddam’ın zulmünden , bombalarından kaçan yüz binlerce Peşmerge, sınırlarımızdan içeri akın ettiğinde, gazeteci olarak o bölgedeydim. O günkü tüm yazılarımda vurguladığım ana düşünce şuydu: Eğer Türkiye Cumhuriyeti, o altı gün içinde yaptığının yarısını, hatta onda birini 60 yıl içinde gerçekleştirmiş olsaydı , durum çok farklı olurdu.Bugün adını bile koymaya korktuğumuz “sorun”u yok saymak, gördüğünüz gibi hiçbir işe yaramadı.
Bugün, emperyalist güçler Ortadoğu’da yeniden paylaşım hesapları içindeyken, yanı başlımızda işgal sonrası Irak’ta zarlar yeniden atılırken, dünya hızla yeni dengeler peşinde koşarken, her “sorunun” çok yönlü, çok boyutlu karmaşık yapısını ve gelişmesini bir yana bırakıp, bu “aydın” takıntısıyla, “aydın” fobisiyle , “aydın” karalamasıyla, “aydın” suçlamasıyla uğraşmayı ben anlayamıyorum!
14 Ağustos 2005- Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler