Abdülkadir Yücelman
03 Aralık 2009 - Zeynep Oral -
Gazetecilik mesleğinin olmazsa olmaz durumlarından biri de her sabah tüm gazeteleri okumak zorunluluğudur. Kimini daha çok, kimini daha az okursunuz... İlgi alanınıza göre gazetelerin belirli sayfalarına, belirli yazarlarına odaklanırsınız...
Yıllar boyunca, ben her sabahki bu sıradan ve alışageldiğim “iş” sırasında, spor sayfalarına geldim mi o gazeteyi kapar, bir başka gazeteye geçerdim. Bakmazdım bile. Çok önemli bir şey olsa zaten birinci sayfaya çıkmış olurdu... Zaten spor sayfaları sadece futbolla doluydu... Ama bu “bakmazdım bile”nin gerisinde galiba şöyle etkenler de vardı:
Değil mi ki benim alanlarım kültür ve sanat, basın yayın dünyasında hep üvey evlat durumunda; hep horlanma, hep yok sayılmaya maruz... Değil mi ki ekonomik kriz, sayfa azalacak dendi mi önce sanat sayfaları kesilir kırpılır, yok edilir, ben de küserdim işte! Kime mi küserdim? Her gazetede “kral” olmaya çalışan spor sayfalarına! Hani “ben de seni tanımıyorum / okumuyorum” gibilerinden... Bu aptalca “cezalandırma” yöntemimi kırmak için, spor dünyasının eşsiz bir duayeni Sevgili Namık Sevik çok uğraştı...
Sonra günün birinde, bir rastlantı Cumhuriyet gazetesinin spor sayfasında kızları, kadınları daha çok spora yöneltmeyle ilgili harika bir yazı okudum. İmza Abdülkadir Yücelman. Artık spor yazarımı bulmuştum. Çünkü onun yazıları yarış, rekabet, maç, fiziki güç dışında bir şeyler anlatıyor, insan “renklerini”, insan “kokusunu” öne çıkarıyordu. Tamam spor basınında bu kadarı bana yeterdi.
Bütün bunlar çok önceden olmuştu...
‘Gezi’ dergisinin en genci
Günün birinde Milliyet gazetesinden kovulup, Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladığımda (2001) ilk işim, “benim spor yazarımı” bulmak oldu.
Size anlattıklarımı ona da anlattım. Tonton, babacan tavrı, her daim gülen gözleriyle sımsıcak kucaklaştık. Abdülkadir Yücelman, “Abdül Abi” gazetedeki en yakın dostlarımdan biri oldu.
Gazetenin “Gezi” ekini çıkarıyordu. Onunla çalışma olanağı buldum. Coşkusu, heyecanı olağanüstüydü. O coşku bulaşıcıydı. Çok çalışkandı. O minicik birkaç sayfaya dünyaları yerleştirirken aldığı tadı, keyfi, işini yaparkenki coşkusu görülecek bir şeydi! Türkiye’nin tüm gezi yazarlarını o birkaç sayfada toplamıştı. “Bizim yazarlarımız”la kıvanç duyardı. Yanında çalışan gençlere tavrı, örnek nitelikteydi. “Bizim ekip” duygusunu aşılamakta eşsizdi.
Spor Servisi’nin yanındaki minicik odasında “bizim yazarlardan” geleni gideni hiç eksilmezdi. Odasına bir kez girdiniz mi, sohbetine doyamazdınız. Her an yeni projeler üretmeye hazır, hiç yorulmaz, hep enerjik, hep paylaşımcı... Çevresindeki gençlere bakar kararımı verirdim: O, Gezi dergisinin en genciydi!
Beni spor sayfalarıyla barıştıran, “Gezi” dergisiyle coşturan Abdülkadir Yücelman bana bir de Spor dünyasının en prestijli ödüllerinden birini “Fair Play” ödülünü kazandırttı.
Anımsarsınız, Ali Sami Yen’in dış duvarlarında dev boyutta “Cehenneme Hoş Geldiniz” yazıları vardı... Birkaç yazıyla o sözlerin kalkması gerekliliğini, neden kalkması gerektiğini vurguladım ve o yazıyı kaldırttım. Eğer Abdülkadir Yücelman’ın destek yazıları olmasaydı başaramazdım. Şenes Erzik bu olanı UEFA, FIFA toplantılarında “iyi örnek” olarak dile getirmiş, bana “Fair Play” ödülü vermişlerdi.
Sevgili Abdülkadir Yücelman, ne desem, ne anlatsam boş...
Yeryüzünün tüm ödülleri, senin oluşturduğun örnek insan yanında sönük kalır. Bence sen kendin, yalnız Cumhuriyet gazetesi, yalnız spor basını için değil, sayısız insan için başlı başına bir ödüldün.
Seni şimdiden çok özledim.
Cumhuriyet- 3 Aralık 2009
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler