Abdi İpekçi'yi anarken...
02 Şubat 2002 - Zeynep Oral -
1 Şubat. Abdi İpekçi'nin öldürüldüğü gün... Hunharca, haince, alçakça, kalleşçe, kahpece, ama inceden inceye çıkar hesaplarıyla , güç ve iktidar hesaplarıyla, bedeni kurşunlarla delik deşik edildiğinde 1 Şubat 1979'du.
Onu ortadan kaldırma kararını kim ya da kimler almıştı?Hangi amaçla?
Türkiye'nin dengesini bozmak, ölçüyü kaçırmasına yol açmak için mi?
Kimi birimler arasındaki hesaplaşmaya, güç kavgasına, iktidar çekişmesine ivme kazandırmak için mi?Tarafları birbirine kırdırmak için mi?
Askeri darbeye zemin hazırlamak için mi?
Susurluk olayından sonra sık sık duyduğumuz deyişle "Vatan için mi?" Türkiye, kahraman katilleriyle gurur duyabilsin diye mi?
Ve bütün bunlar o gün bugün "devlet sırrı" olarak kalsın diye mi? "Devlet hukuku"nun ırzına geçilsin diye mi? Çocuklarımıza, gelecek kuşaklara tüm "faili meçhuller" gibi bir tehdit oluştursun diye mi?
Soruları çoğaltabiliriz. Geçmişiyle hesaplaşmaktan korkan, kaçan, belleksiz bir toplum olmayı sürdürdükçe, sorularımız, kin ve öfkeyle yoğrularak çoğalacak...
Mesleğimde, Abdi İpekçi'den çok şey öğrendim. Gazetecilik ilkelerinden , haber nasıl yazılır, röportaj nasıl yapılıra uzanan bir yelpazede, çıkar ilişkilerine alet olmamayı,"doğru"nun peşinde koşmayı, mükemmeli kovalamayı, insana, insan onuruna saygı duymayı ondan öğrendim. Her tür baskıya, şiddete, haksızlığa karşı çıkmayı, insanı insan yapan değerleri yüceltmeyi de... Bakmanın , görmenin, kavramanın, yazmanın, binlerce olasılık içinden bir seçim yapmak olduğunu ondan öğrendim. Seçimlerimi bu doğrultuda yapmaya çalıştım.
Bugün Abdi İpekçi hayatta olsaydı eğer, medyamızın durumunu nasıl değerlendirirdi acaba? Okur bunu istiyor gerekçesiyle, baldır bacak, şeytan, fal, kısmet, geyik muhabbetleriyle sürdürülen "sansasyon" ve "rating" yarışına nasıl meydan okurdu?
Bugün Abdi İpekçi hayatta olsaydı eğer, düşünce ve yazma özgürlüğünün her geçen gün daha da kısıtlandığı, gazetecilerin yazdıkları yazılar nedeniyle mahkeme kapılarında süründürüldüğü, onlarca yıl hapis cezalarıyla tehdit edildiği bu ortamı nasıl değerlendirirdi acaba?
Ama zaten bu ikisi bir bütün değil mi? Düşünce özgürlüğü kısıtlandıkça, tele vole "kültürümüz" yaygınlaşıyor ; tele vole kültürümüz yüceltildikçe , düşünce özgürlüğümüz kısıtlanıyor ya...
Medyamızda ve çevremizde yalancılık, yozluk, seviyesizlik, düşmanlık, hainlik, ikiyüzlülük, baskı, karanlık, dengesizlik , sorumsuzluk , çağdışılık çoğaldıkça , Abdi İpekçi'yi yitireli bin yıl oldu ve onu kimse anımsamıyor, kimse onu bilmiyor , tanımıyor duygusuna kapılıyorum.
Ama, doğruluktan, sağduyudan, akıldan, sorumluluktan, sevgiden, saygıdan dayanışmadan yana tohumların çiçek açtığını görmeyeyim, duymayayım Abdi İpekçi aramızdadır, bizledir, bizimledir diyorum.
Bu yazı Abdi ipekçi'nin öldürülmesi üzerine Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın yazdığı dizelerle bitsin:
"Ölüm istenmezdi ya
Günler değişti pek
Mutluluk oldu
Yatağında ölmek .
İşte Abdi İpekçi'nin de göğsünde kurşunlar
Son soluğa kandan çiçek
Biri var, yokedilmezse yokedecek hepimizi
Tek tek. "
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler