Menü

Abdi İpekçi’ye Mektup…


14 Ocak 2006 - Zeynep Oral -

Sevgili Abdi Bey,

1979 Yılının 1 Şubat günüydü. Akşamüstü…

Ankara’dan döndünüz, doğru Cağaloğlu’na, gazeteye Milliyet’e geldiniz. Turhan Aytul’la günün olaylarını konuştunuz… Ercüment Karacan’a telefon ettiniz. Ona, Ankara haberlerini verdiniz. Sizi akşam yemeğine çağırdı. Peki, dediniz. Eşiniz Sibel’i Nişantaşı’ndan, evden alıp, yemeğe gidecektiniz. Saat yediye doğru gazeteden çıktınız. Kullanmayı çok sevdiğiniz otomobilinize atladınız. Trafik sıkışıktı. Yol uzun sürdü. Sonunda Emlak Caddesinden karakol sokağına kıvrılan köşeye vardınız. Artık eve çok yakındınız… Trafik hala sıkışıktı. Dur, kalk ilerliyordunuz. Ansızın bir karartı yaklaştı , hayır, iki karartı… Camı kırdılar, o yana döndünüz, kırık camdan içeri üzerinize kurşunlar yağdı…Kanlar içinde yığıldınız…

Parçalanan yalnız sol iç cebinizdeki dolma kalem ve bedeniniz değildi, parçalanan aynı zamanda bizim, hepimizin, bu milletin geleceğiydi. Yok edilen, hepimizin geleceğe olan inancıydı.

Bu kaçıncı Öldürülüşünüz?

Şimdi, bugün içimden , “bu kaçıncı öldürülüşünüz” diye sormak geçiyor Abdi Bey…

Bu satırları yazmaya başlamadan biraz önce televizyon kanallarında Mehmet Ali Ağca’nın salıverilmesini izliyordum. Bindiği otomobilin üzerine güller, karanfiller atıyordu karşılamacıları… Bir zamanlar Tansu Ciller’in millete armağan ettiği sloganı haykırdıklarını duyar gibi oldum…

Çok iyi anımsıyorum, Susurluk kazasının hemen ertesi günü , Tansu Çiller Apdullah Çatlı’yı “kahraman” ilan etmişti… . Türkiye “kahraman” katilleriyle gurur duyan bir ülke oldu Abdi Bey…

Sahi bu kaçıncı öldürülüşünüz Abdi Bey?

Sizinki, ne ilk, ne son cinayetti, faili meçhul olmayıp da “faili meçhul” denen… Bedrettin Cömert , Tütengil, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı …
… Toplumsal belleği zayıf bir ülke olduğumuz ortada. Ama gelecekte var olabilmenin yolu, geçmişle hesaplaşmaktan geçmiyor mu???

Kızınız Nükhet İpekçi’nin deyişiyle “Milli Katilimiz” Ağca , 1979 Temmuzunda yakalanıp hapse konmuştu. Ama gelin görün ki Maltepe Askeri Cezaevinden kaçtı, daha doğrusu kaçırıldı… Sonra Abdi Bey hani o kahraman ilan edilen Abdullah Çatlı’nın evinde saklandığı ortaya çıktı…

Sonra Abdi Bey, katliamınızda adı geçen öteki arananlarla birlikte Nevşehir Emniyet Müdürlüğü’nden pasaport aldığı da ortaya çıktı…

Devlet Hukuku bu mu?

Böyle bir devletiz işte Abdi Bey. Sevgili Ruhi Su’ya yurt içinde tüm kapıları kapatıp, burada çalışmasına engel olduktan sonra, yurt dışına çıkıp çalışamasın, konser veremesin, plak dolduramasın, tedavi olamasın diye nasıl yıllar boyu inim inim inletip , ona pasaport vermediğimizi bilirsiniz elbet. Ruhi Su’dan ve daha nicelerinden esirgediğimiz pasaportu, ülkücü katillere gümüş tepside sunan bir devletiz.

Suçu kanıtlanmamış insanları hapiste tutuklu yargılayıp, ölümlerine neden olan… Üniversite harçlarını protesto eden 350 bin imzayı Meclise götüren ve Mecliste “harçlara hayır” pankartı açan 6 üniversiteli toplam 96 yıl hapse mahkum eden… Manisa’da işkenceyle alınmış ifadelerle mahkum edilen liseli gençleri hapiste çürüten, onları ömür boyu yaralayan … Yazarlarını, düşünürlerini, sanatçılarını lanetleyen bir devlet…

Sevgili Abdi Bey, Uğur Mumcu’nun kitaplarını yeniden yeniden okuyorum. Onun ortaya koyduğu ipuçlarıyla, cinayetin kilit ismi Oral Çelik’in tahliye olduktan sonra kahkahalarla gülen fotoğrafları arasında kahroluyorum… Susurluk sonrasında, daha önce birbirlerini hiç tanımadıklarını ifade eden devlet görevlileri , Özel tim’ciler ve katliam sanıklarının yanyana göbek attıkları fotoğraflara bakıyorum… “Siyaset- Mafya- Emniyet” üçgenine yeniden yeniden tanıklık ediyorum… Turgut Kazan’ın mahkemeye itirazlarını, didinişini izliyorum… Aftı, pişmanlıktı, zaten İtalya’da yattı yatacağı kadar diyerek , şimdi katiliniz serbest, aramızda dolaşıyor , medyada baş tacı ediliyor…

Sahi, devlet Hukuku dedikleri bu mu? Bu utanç mı? Bu utancı yaşamak mı?

Sevgili Abdi Bey, kızınız Nükhet , mektubunun bir yerinde şöyle diyordu:

“Ağca’nın kurşunlarıyla babamın bedeninin delik deşik edildiği sokakta, yüzlerce kişi bundan on gün önce coşku içinde yeni yıl kutlaması yaptı. Bugün eğer yüzlerce kişi katillerle birlikte yaşamak istemediğini söyleme ihtiyacı duymuyorsa, bu tahliye işleminin , onun ardındaki çalışmanın nedenlerini öğrenmek istemiyorsa, benim sözlerimin hiçbir anlamının olmayacağını düşünüyorum.”

Nükhet haklı, Abdi Bey…

Bütün Türkiye ayağa kalkmadıysa, isyan etmediyse, insan onurunun ayaklar altında çiğnendiğini görmediyse, göremiyorsa, yazıklar olsun bize…

Sahi , nasıl anlatacağız çocuklarımıza hukuku, adaleti, değer ölçülerini, insan onurunu? Nasıl anlatacağız?

14 Ocak 2006- Cumhuriyet

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.