AB Değil, Kendimiz İçin…
12 Mart 2005 - Zeynep Oral -
Vahşeti gördük:
Savunmasız insanların coplanması, dövülmesi, yerlerde sürüklenmesi, tartaklanması, yerde yaralı yatarken tekmelenmesi, iki polis koluna girmiş götürürken, üçüncüsünün arkadan yetişip kafasına ve sırtına vurması, biber gazıyla zehirlenmiş bedenlerin kovalanması…
Dehşeti Gördük
Ever, dehşeti gördük:
Orada polisin görevi , insanları korumaktı, dehşet saçmak değil. Orada toplanmış insanlar şiddete, ayırımcılığa, sömürüye, eşitsizliğe, haksızlığa, yok sayılmaya karşı söyleyecek sözü olanlardı. Ellerindeki en büyük ve tek silahları “SÖZ”dü. Basın açıklamaları, bildirileri, sloganlarıydı. Karşılarındaki polisin üniforması, silahı, copu, maskesi ve biber gazı vardı. Demek istediğim, sonraki kimi iğrenç, utanç verici açıklamalardaki gibi polis kendini tehlikede ya da tehdit altında “hissetmiş” olamaz. Polis, söylenen sözü beğenmemiş, açıklamaya katılmıyor , slogana inanmıyor olabilir. Ancak polis, savcı değildir, yargıç değildir, beğenmediği, katılmadığı sözü “suçlu” ilan edip cezalandırma kararı alıp, cezalandıramaz. Polis, adı üstünde güvenlik görevlisidir. İzinli ya da izinsiz o toplantı ve gösterideki herkesin güvenliğini sağlamakla yükümlüdür.
“Polis tahrik oldu” açıklaması ise kusuncaya kadar midemi bulandırıyor. Bu ülkede “tahrik” olanların 37 aydınımızı diri diri yaktıklarını gördük. “Tahrik”le, hukukun, adaletin yolunu şaşırdığını gördük. “Tahrik” nedeniyle, ölümleri, baskıyı, sansürü gördük… Gidişat öyle gösteriyor ki, yakında vazgeçtim mini etek, kolsuz bluzdan, başı açık her kadın, polisi ve başımızdakileri tahrik edecek!
İstanbul valisi “eğer orantısız güç kullanımı varsa, kanunun gereği yapılacak” açıklaması da içler acısı!
Şiddetin orantılısı orantısızı yoktur! Şiddet ya vardır ya yoktur ! Neye göre orantılı orantısız? Beyninize inen cop, ciğerlerinizi yakan biber gazı, böğrünüze inen tekmeler, neyin, hangi sözün, hangi düşüncenin karşılığında, ne kadar orantılıdır ya da orantısızdır ! Tanrı aşkına laf mı bu!
İkiyüzlülüğü gördük
Evet, ikiyüzlülüğü, riyakarlığı gördük :
İstanbul Beyazıt Meydanında polisin vahşetine tanık olduğumuz gün 6 Mart Pazar günüydü. Birkaç gün önce Hem Hikmet Bila’nın Cumhuriyet’te “7 Mart’ta Ne Oldu”yazısında, hem Umur Talu’nun Sabah’ta “İmaj Demokrasisi” başlıklı yazısında ortaya koydukları gibi, medyanın çok büyük bir bölümü 7 Mart’ta olayı yok saydı ya da küçük haberlerle geçiştirdi.
Ama ne zamanki AB olaylar karşısında “şok geçirdi” ve şiddetle kınadı, bizim medyamız da o zaman uyandı. Günaydıııın! 7 Mart’ta sus pus olanlar bile, AB’den gelen açıklamalar sonrasında polisin şiddetini manşete taşır oldular.
Oysa belki bin kez tekrarladığım gibi, AB istiyor , AB beğensin diye, AB kınamasın, AB karşı çıkmasın diye değil, bizim için, biz istediğimiz için, bizim hakkımız olduğu için, biz kendimize layık gördüğümüz için, biz benimsediğimiz için bu ülkede düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü olmalı. İşkenceye, baskıya, sömürüye, ayırımcılığa polis dayağına kendimiz için karşı çıkılmalı. AB için değil!
Evet ikiyüzlülüğü, riyakarlığı gördük:
Olaylardan sonra olsun, AB’den gelen çok yönlü tepkilerden sonra olsun, hükümetin Başta Başbakan Erdoğan’ın , Dışişleri Bakanı Gül’ün, Hükümet sözcüsü Çiçek’in açıklamaları… Hepsi birbirinden korkunçtu.
“Provokasyon var”… “Polisimizi anlayışla karşılamalı”… “Avrupa’da da polis sert davranıyor, önce kendilerine baksınlar” …”Organize bir komplo”… “Güvenlik güçlerimizin elini bağlamayalım” …vb…
Beyler ayıptır! İnsan utanır biraz!
Özür yerine meydan okuyan açıklamalar. Polisin şiddetini haklı gösteren açıklamalar. Bundan böyle polisin ayni rezilliğini, aynı şiddetli tepkisini meşru kılacak açıklamalar. Polisi daha çok güç kullanmaya teşvik eden açıklamalar!
Bütün bunlar bana bir kez daha her şeyden önce bir zihniyet , bir anlayış ve kavrama biçimi olan; düşünce ve ifade özgürlüğüne, eşitliğe, insan haklarına dayanan; emeği, bilimi, insana saygıyı, insan onuruna saygıyı temel erdem sayan AB düşüncesinden ne denli uzak olduğumuzu gösteriyor.
Biz şiddeti kanıksamışız. Meydanlarda yalnız kadınların değil, erkeklerin de dövülmesine alışmışız. Şoke olmayız, yadırgamayız. Bizden farklı düşünene tahammülümüz yoktur. Farklı düşüneni, farklı söylemi olanı hapse de tıkarız, işkenceden de geçiririz, linç ederiz, döveriz, asarız, keseriz, yok ederiz! Zaten bize herkes düşmandır. Bize bizden başka dost yoktur!
Bakmayın zaman zaman alışkanlıklarımızı bir yana bırakıp, ilkelliğimizden sıyrılmış gibi görünmeye çalışıp, “uygarlık”, “çağdaşlık” falan diye gevelediğimize… Aldırmayın siz, yeter ki bu düzen sürsün, yolumuza taş konmasın.
12 Mart 2005-Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler