Menü

4. Kez yaşgününün Hapishane kutlayan Mustafa Balbay'a açık mektup: Yeter ki kararmasın...


10 Ağustos 2012 - Zeynep Oral -

Sevgili Mustafa Balbay,

Önce yaş gününü kutluyorum. Farkındayım 2 gün geciktim ama fotoğraflı yazı günüme denk gelsin diye özellikle bugünü seçtim... Çünkü sana yaş günü armağanı olarak Abidin Dino’nun "Gerilla Desenleri"nden birini yollamak istedim... Sen Abidin Dino’yu seversin. Onun bu desenine baktığımda , her çizgiye sinmiş direnci görüyorum. Birbiriyle bütünleşmiş bir kadın ve bir erkek, tepeden tırnağa direnç kesilmişler... Deseni seninle paylaşma düşüncesi, geçen Pazar Ayşe Arman’ın sevgili karın Gülşah’la yaptığı geniş kapsamlı röportajı okurken, gelip içime yerleşti. (Dört yıldır hükümsüz tutuklu olan seni ve Silivri’de yaşananları yok sayan medyada , durumu görünür kıran Ayşe Arman’ı bu röportaj için kutluyorum. Geç olması bile, hiç olmamasından yeğdir.)

Kalem, Kitap ve Bomba

Sevgili Mustafa Balbay,

Geçtiğimiz günlerde yeni kitabın " Denizlerin Davası" (Cumhuriyet Kitapları) elimden düşmedi. Bu kitabını da hücrede yazdın. Hapishanede yazdığın beşinci kitap... Doğrusu, çoktan hazırdı ama seni içeri aldıklarında ve bilgisayarlarına, dosyalarına el koyduklarında, kitabın da yok edildi!

Artık kimse yadırgamıyor böyle şeyleri: Zaten o muhteşem (!) İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, en veciz biçimde durumu açıkladı. Güneydoğu’daki silahlı çatışmalarla ilgili açıklama yaparken şöyle dedi:

"Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir, bu çatışma İstanbul'da kalemle devam ediyor, İstanbul'da kitapla devam ediyor. Geçimli'de atılan havan mermisiyle burada, Ankara'da yazılan yazıların bir farkı yoktur" dedi.

Neymiş, iyice anladık değil mi: Havan mermisiyle kitabın, silahla kalemin bir farkı yokmuş! E, yani, sen de bu kadar çok yazar ve okursan, zavallı yargıçlar ne yapsın! Ne kadar kitap o kadar köfte, özür dilerim, o kadar hapis! Ne kadar ekmek – dil sürçmesi – ne kadar kalem; o kadar hücre!

Gerçekten bu hükümetin düşünce biçimini en harikulade biçimde yansıtan ve temsil eden böyle bir esaslı bakan, yerde aransa gökte bulunmaz! Her konuşması bana Kenan Evren’i anımsatıyor. O da aynen bunları söylerdi!

Gençliğe güvensizlik...

Sevgili Balbay, Halit Çelenk’le söyleşişleri, 68 olayları değerlendirmeleri, belge, mektup ve yarınlara yönelik ipuçlarını da içeren kitabının son bölümü "Sonra ne oldu" beni çok etkiledi. O muhteşem bakanın dile getirdiği zihniyeti sen önceden ortaya koymuşsun. Okurlarla paylaşmak istiyorum:

"12 Mart'ın izleri silinmeden 12 Eylül geldi. 1990'lar ve 2000'ler boyunca 12 Eylül'ün sonuçlarından pek çoğu ortadan kaldırıldı ama, özü değişmedi. Yani gençliğe güvensizlik, her türlü toplumsal hareketi "devlete yönelik kalkışma" olarak algılama anlayışı aynen korundu.

Bu anlayışı sürdürmenin başlıca yolu da şu oldu:
Yargıyı kontrol altında tutmak.
İktidara gelip kendi hukukunuzu oluşturduğunuzda yetkilerin ve güçlerin en büyüğünü ele geçirmiş oluyorsunuz.
2010'lu yıllara bu iklimde girdik.
Eğer hükümeti eleştirmek için kullandınızsa, yumurta ile kurşun, kitap ile bomba arasında hiç fark yok. Her biri terör faaliyetinin parçası.
Yasalar böyle...
Hidroelektrik santralına hayır derken, parasız eğitim istiyoruz derken yalnız değilseniz, grup halinde iseniz, sadece terör faaliyetinde bulunmuş olmuyorsunuz; aynı zamanda silahlı terör örgütü kurdunuz demektir.
Yasalar böyle...
Düşüncenizi insanlarla paylaşmak istiyorsanız, bir de kazara eliniz kalem tutuyor­sa, silah tutmaktan daha tehlikeli bir iş yaptınız, halkı silahlı isyana teşvik ettiniz demektir.
Yasalar böyle...
Türkiye'nin daha iyi yönetilmesi için önerileriniz varsa, meclisin, hükümetin işleyişindeki olumsuzluklara dikkat çekiyorsanız, durum daha da vahimdir; meclisi ve hü­kümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmektesiniz demektir.
Yasalar böyle...
Neden böyle?
Çünkü Denizleri idam sehpasına götüren "iktidarsam devlet benim", "hukuk, amaç­larım için araçtır" mantığı değişmedi. Bu satırları demir parmaklıkların arkasında, tu­tukluluğun dördüncü yılında adalet beklerken yazıyorum.
Umutsuz muyum?
Kesinlikte hayır.
Nerede olursa olsun, daha yaşanılası bir Türkiye için mücadele etmek gerek.”

Sevgili Balbay, hayallerin arasında şu da var: “ Gençliğin sadece geleceğimiz değil, aynı zamanda bugünümüz olduğu bir Türki­ye hayal ediyorum.” Diyorsun. Çok haklısın. Hepimizin hayali bu! 
Öyleyse mücadeleye devam: “Yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevahir…”
 Seni ve Gülşah’ı umutla kucaklıyorum…

Cumhuriyet-10 Ağustos 2012

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.