Menü

"Oha!" Dedirten Tepkiler…


14 Haziran 2009 - Zeynep Oral -

Önce inanamadım!  Olamaz, bu kadarı da olmaz dedim. Herhalde ben yanlış okudum, ben yanlış duydum ya da duyduğumu okuduğumu anlamadım dedim.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin geçen hafta içinde aldığı karara değil , bu karar karşısında hükümetin takındığı tavra, gösterdiği tepkilere inanamadım!  Sonra kendime şaştım! Bu hükümetten başka ne bekliyordum ki?  Niye şaşıyordum ki gösterdikleri tepkilere…Asıl böyle ters tepki göstermeseler şaşmalıydım! 

Kısaca anımsatayım: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM),  ilk kez bir davayı, aile içi şiddete karşı kadını koruyamadığı, kadına karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak için gerekli önlemleri hayata geçirmediği gerekçesiyle, bir devleti suçlu buldu.  O devlet Türkiye’ydi.  Benim devletim,  benim ülkemdi. Kararın açıklandığı gün neden bu kararı bunca önemsediğimi yazdım. (Cumhuriyet -11 Haziran) 

Son 30 yıldır  Türkiye’deki  kadın örgütlerinin  avaz avaz haykırarak söyleyip de  erkek hükümetlere bir türlü duyuramadıkları gerçekleri bu kez de Avrupa söylüyordu. Üstelik , Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle, Türkiye Devletini cezalandırarak,  devleti şiddet mağduru Nahide Opuz’a 36 bin 500 Euro  ödemeye mahkum ediyordu.

(Bu cezaların bizim  vergilerimizle ödendiğini biliyorsunuz elbet!)

AİHM’nin kararında  Türkiye’nin ihlal ettiği 3 madde, yaşam hakkını  koruma, işkenceyi ve insanlık dışı muameleyi   önlemek ve kadına karşı ayırımcılığı önlemek… Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde  devletler yaşam hakkını, eğitim hakkını ve insan onurunu korumakla mükellef. Ayrıca işkence yasak, ayırımcılık yasak! Gülmeyin gerçekten öyle! 

Gelin görün ki,  Nahide Opuz’u  döven, bıçakla yaralayan, ölümle tehdit eden ve  daha sonra annesini tabancayla vurarak öldüren  eski kocaya karşı, devletimizin güvenlik güçleri, polisi , savcısı, yargıcı,  adalet sistemi  eli kolu bağlı oturmuş!

Dam üstünde saksağan!

Daha karar açıklandığı an ilk tepki adalet Bakanlığından geldi:   Efendim bakanlık bir adalet müfettişini derhal araştırma yapması için görevlendirmiş!  Hoppala! Dam üstünde saksağan  vur beline kazmayı!  Herif yedi kez saldırmış, karısını defalarca bıçaklamış  yaralamış,  kadının annesini öldürmüş,  “töre” diyerek serbest bırakılmış, elini kolunu sallayarak ortada dolaşıyor, adalet müfettişi adli yargılama ilkesine uyuldu mu, uyulmadı mı, araştıracak! Oha!

Derken ikinci tepki  AKP miletvekili, bir zamanlar Kadından sorumlu  Devlet Bakanlığı da yapmış olan halen  TBMM bünyesindeki “Kadın- Erkek  Eşitliği Komisyonu  Başkanı  Güldal Akşit’ten geldi:   Kararı, “talihsizlik” diye değerlendiriyor, “düzeltilmesi gerektiğini söylüyor” ve  “tekil olay”dan söz  ediyor, “Tek bir talihsiz olayla”  Türkiye cezalandırılıyordu!   Yine Oha!  Eğer öldürülen, boğazlanan, bıçaklanan kendi kızı, kardeşi, annesi olsaydı  bu “talihsiz olayı” nasıl karşılardı merak ediyorum.

En vahim tepki bence yeni Bakan, Kadın ve Aileden sorumlu Devlet  Bakanı Selma Kavaf’dan geldi.  O da AİHM’nin kararının henüz kesinleşmediği, itiraz edilebileceğini söylüyor , dünyanın her yerinde kadına yönelik şiddet olduğunu  vurguluyordu…   Hani bunu “sokaktaki adam” söylese neyse… Ama görevi tam da kadına karşı ayırımcılığı önlemek olan bir bakan söyleyince pes doğrusu!

Başbakan’ın tepkisi de aynı havadaydı: Tekil olaydır. Dünyanın her yerinde oluyor! Bunu söylediği gün  gazetelere bakmamıştı herhalde başbakan. Tümünde  19 yaşındaki Nimet Gür’in akrabaları tarafından önce dövülerek kol ve bacaklarının kırıldığı sonra tecavüze uğradığı sonra öldürüldüğü anlatılıyordu. Oha!

Devekuşu politikası

Anladınız işte: Bu şiddet sarmalında  “töre”, “namus”, “ahlak” diyerek öldüren, boğazlayan, bıçaklayan, döven, vuran, kıran heriflerin, göz yuman polisin, savcının, yargıcın  hiç ama hiç suçu yok! Tek suçlu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi! Türkiye’ye haksızlık ediyorlar!

Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği kurucularından Pınar İlkkaracan da AİHM kararlarının  sadece tekil kişileri ilgilendirmediğini her fırsatta vurgulayıp,   hükümetin   karardaki somut  önlemleri ve yöntemleri  yaşama uygulamakla yükümlü olduğunun altını çizdi hafta  boyunca.

KA-DER  Başkanı Hülya Gülbahar’ın dediği gibi “Tekildir , toplumun genelini ilgilendirmez mantığı; tam bir  devekuşu, başını kuma gömme politikası”dır… Gülbahar, Cumhurbaşkanı,  Başbakan  ve hükümetin üst düzeyindekilere sıkı bir  toplumsal cinsiyet eğitimi verilmesini öneriyor ki, bence çok haklıdır.  Öğrenmeleri gerek!   Toplumsal cinsiyet eğitimi aldıktan sonra, belki ancak o zaman “pozitif ayırımcılığın” ne anlama geldiğini ve gerekliliğini  anlayabilirler !

Aksi halde, AİHM’nin  bu kararı sık sık tekrarlanacak! Türkiye’nin başına daha büyük dertler açacak!

Erkek hükümetler istedikleri kadar dirensinler:  Biz anlatamadık ama, birileri başımıza vura vura  devletin kadınlara karşı şiddeti önlemekle, ayırımcılığı önlemekle yükümlü olduğunu öğretecek…Kimse kızmasın bu “birileri” ,   “Avrupa” olacak, Malezya, ya da İran değil.  

AİHM  kararına ilk kez  kadına karşı şiddet konu oldu.  Bu karar bundan böyle emsal oluşturacak! Hem Avrupa için hem bizim için.  Türkiye’deki  yüzlerce, binlerce “tekil olay” için de…

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.