Menü

" Oh be!"


11 Haziran 2015 - Zeynep Oral -

            Herkesin  siyasi analizler yaptığı, her vatandaşın politika uzmanı kesildiği  şu günlerde  her iki tümce arasında duyulan sözcük "Oh be!" ...
            "Oh be" demenin yüzlerce  anlamı olabilir.  Öfke? Kin? İntikam? Lanet olsun?  Hayır bunların hiç biri değil. En çok, en çok bir rahatlama!  Nefes alma, soluklanma! 
            Oh be! Artık her an azarlanma, şamar yeme, aptal yerine konma, geri zekalı  muamelesi görmeye paydos! 
            Oh be,  artık her an  haykıran ,  kendi gibi olmayanı aşağılayan,  hakaret eden,  tehdit eden, o öfke kin dolu sesi kıstık!
            Oh be, her an kavga eden, şiddeti  ve ayırımcılığı körükleyen ,  kendisine benzemeyeni  düşman belleyen , gerilimden medet uman, Anayasayı yok sayan Erdoğan beş gündür konuşmadı!
            Oh be,  "Türk usulü Başkanlık diktasını" durdurduk!   Parlamenter  rejimi yeğledik!
            Şu iki sözcüğe  bunlar ve daha neler neler sığdı...


SOL DÜŞÜNCE


             Bu  "rahatlamaya" , bu soluk almaya yol açan 12 Eylül  faşizminden miras kalan, o gün bugün her iktidara gelenin kaldıracağım sözünde bulunup da  kaldırmadığı  barajın yıkılmasıydı. 


            HDP'nin barajı geçmesinde , partinin ve Demirtaş'ın  başarısında bu güne dek  çok tekrarlananların  yanı sıra bence yeterince vurgulanmayan iki öğe var: 


            İlki, ülkemizde 1960'lardan günümüze dek gelen sol düşünce.  O günlerde atılan tohumlar, sık sık kesilip, tırpanlansa da, cezalandırılsa da  tümüyle yok edilemedi... Bugün sol düşünceyi savunan bir çok insan , kendine en yakın parti olarak HDP'yi gördü.


            Şimdi bolca "emanet oylardan" söz ediliyor ya... Belki sanıldığı denli  "emanet" değildi!  Bir çok insan sırf barajı geçsin diye değil, Demirtaş'ın dürüstlüğüne inandığı için, savaşı değil barışı yeğlediği için, eşitliğe verdiği önem için, siyasette kadına yer açtığı için , "ötekini " kolladığı için,  bu partinin  etnik değil Türkiye partisi olacağına güvendiği için  oyunu HDP'ye verdi...


            GEZİ ETKİSİ


            Yeterince üzerinde durulmayan bir başka önemli öğe: "Gezi" etkisiydi...  
            12 Eylül faşizmi  gençleri politikadan uzaklaştırdı sanıyorduk. Yanılmıştık. Gezi'de başka türlü bir yaşamın  mümkün olduğunu gösterdi.  İlk "Yetti artık" orada patladı. 
            Oy ve Ötesi gibi kuruluşlar;  sivil toplumun "bugüne dek oyları çaldınız artık çalamayacaksınız" seferberliği, Gezi'nin ürünleridir.
            Anayasa'yı yok saymaya karşı direniş; hukuku çiğnemeye karşı ayaklanma; hırsızlığa, soyguna, yalana, talana  dur deme cesaretini   bu millete veren Gezi'nin çocuklarıydı. 
            Sadece HDP'ye değil,  Parlamentoya girmeyi başaran tüm partilere giden "emanet" oylarda   Gezi'nin rolü vardı.


            GÖNLÜMDE YATAN


            Siyaset uzmanı değilim ama benim de gönlüm var.
            Gönlümde yatan  koalisyon formülü,  yüzde 40'a rağmen  AKP'siz bir  koalisyondur.  Üçlü bir koalisyon ya da  dışarıdan destekli ikili herhangi bir koalisyon...  Bu formül, AKP'yi de kendini gözden geçirmeye   ve   rejim kavgası yerine   parlamenter sistem içinde muhafazakar çizgiye  oturmaya  zorlayacaktır


            Böyle bir koalisyonun hedefinde  barış, hukuksuzluğa son,  eğitim keşmekeşini düzeltmek ve işsizliğe  önlem bulmak gibi  birbirinden  güç sorunlar olacak.  Ama bu  (dün Özlem Yüzak'ın kullandığı ve çok beğendiğim deyişle ) bir "Restorasyon dönemi" olacaktır.
            Oh be rehavetine kapılmak yok , çalışmaya devam.  Üstelik güler yüzle çalışmaya!


              Cumhuriyet-11 Haziran 2015

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.