"Erkek erkektir, kadın kadındır" Ya da "Padişahım çok yaşa!"
05 Ağustos 2010 - Zeynep Oral -
Bu yazının başlığı hangisi olsun diye bir türlü karar veremediğimden her ikisini de tepeye koydum. İlki başbakanın söylemi… İkincisi, o söylemi içeren zihniyet karşılığında beklediği replik!
(Açıklama: “Replik” , tiyatro dünyasına ait bir sözcüktür. Sahnede karşılıklı konuşmalarda, oyuncuların tüm sözlerini kapsar. Bir oyuncunun, sözü karşısındakine bırakmadan önce söyledikleridir. Bir başka oyuncunun kendinden önce konuşana verdiği karşılıktır...)
Başbakan, Türkiye’nin çeşitli illerinde referandumda evet’leri çoğaltmak için propaganda konuşmaları yaparken sekiz yıldır hiç hatırlamadığı kadar çok kadınları hatırlar oldu.
Normalleştirme süreci
Bugün milyonlarca insan Hiroşima ‘da Barış Parkına gidecek. Çocuklarını da götürecekler. “Bir daha olmasın” diye çocuklara anlatacaklar. “Bir daha asla” diye tüm belgeleri gösterecekler…
Bir süre önce , Balıkesir’de yaptığı bir konuşmada referandumda “hayır” diyeceklerin, kadın haklarına saygısı olmadığını söylüyordu…
(Benim repliğim: “Yarabbi sen bana sabır ver!”)
Balıkesir’den birkaç gün sonra Hatay ‘da okul açılışlarının töreninde konuşuyor ve öğrencilere verilen desteğin, babaya değil anneye verildiğini vurguluyordu. “Çünkü anne babadan farklı, daha şefkatli”… Yanlış anlaşılmasın bu “ anne şefkati” nedeniyle yardım kadına veriliyordu… Bu konuşmada başbakan “kadın hakları istismarcılarına” karşı çıkıyor, kadın ve erkeğin eşitliğine değil, fırsat eşitliğine inandığını söylüyordu. Ve işte şöyle açıklıyordu:
“Erkek erkektir, kadın kadındır. Bunlar birbirini tamamlar, aile meydana gelir.”
(Benim repliğim: “Bu tümcenin neresini düzeltsem ki!” Elbet, kadının içindeki erkekten, erkeğin içindeki kadından söz edip ortalığı karıştıracak değildim ya!)
Eşitlikle tamamlamanın farkı
Bir kez daha: Başbakana göre tamamlayıcı rolü varsa, anneyse ve aile kurmaya yarıyorsa kadın var. Aksi halde kadın yok!
Birbirin tamamlamakla eşitlik arasındaki uçurumu herhalde Başbakan biliyordur. Ama belki de birey olabilmek için eşitliğin kaçınılmaz olduğunu birileri ona öğretmenli. Dörtte bir ile dörtte üç de birbirini tamamlar, birleştiğinde bir bütün olur ama eşit değillerdir.
“Tamamlama” değdiniz an, bir derecelendirme söz konusudur. Sadece cinsiyet acısından değil, dinsel, ırkçılık, etnik açılardan da birbirinin ötekine üstünlüğünü ya da alçaklığını kabullenirsiniz… Sömürmeyi ve sömürülmeyi de benimsersiniz…
Olmaz değil, böyle düşünen, buna inanan insanlar elbet vardır ve hep var olacaktır. Ama onlar başbakan olamaz. Hele hele demokrat hiç olamaz!
Evet, haklıymışım
Bir önceki Pazar yazım (25 Temmuz), “Kadın Hareketi mi? Hadi canım…” başlığını taşıyordu. Kadın kuruluşlarının tepkisizliğinden yakınıyordum. Aradan zaman geçti. Belki tepki gösterdiler de ben gözden mi kaçırdım endişesine kapıldım. Öyle ya Salzburg’da bulutların üzerinde uçarken “atlamış” olabilirdim…
Birkaç kadın kuruluşuna e-postayla sordum. Hiçbir yanıt almadım. Daha sonra bu işlerin yakın takipçisi genç bir arkadaşımdan hiç ama hiçbir toplu tepki gösterilmediğini öğrendim. 30 yıl önce olsaydı, ertesi gün tüm kadın örgütleri ayaklanırdı.
Evet, ne yazık ki haklıymışım: Kadın hareketi hiç bu kadar gerilememişti!
Şimdi artık kadın örgütlerinden beklenen tek replik şu:
“Padişahım çok yaşa!”
Cumhuriyet- 5 Ağustos 2010
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler