Menü

"Beni bul Anne!"


26 Ekim 2014 - Zeynep Oral -

       Dünden beri kulaklarımda onların çığlığı. "Beni bul anne!" diye haykırıyorlar!  Beni de, beni de, beni de... "Seni özledim Anne!" ... Seni de, seni de,  seni de...


            Onlar,  kardeş, ağabey, baba, eş, sevgiliydiler. Çocuktular. Analarının  babalarının, eşlerinin ya da çocuklarının  biriciğiydiler. Eşsizdiler.


            Günün birinde... Kaybolmadılar. Zorla kaybedildiler. 

            Derin devletin dönen çarkları arasında kaybedildiler. Her direneni  ezmeye kararlı, insan öğüten  dişliler  arasında kaybedildiler...  Karanlık çıkar ilişkilerin çıkışı olmayan  labirentlerinde...  Emniyette, gözaltından ya da karakolda... JİTEM'de ve  kontr - gerilla'da... Hapislerde  zindanlarda  ve de işkencede... Sokak ortasında, ormanların karanlığında  ya da dağ başında kaybedildiler ...


            Bir üç beş değil, yüzlerceydiler.  Adları değişti, yaşları değişti; yazgıları , akıbetleri,   faili meçhul olmayan  katliamlarla yok edildikleri gerçeği değişmedi.


            Hitler döneminde Nazilerin yöntemiydi.  Şili'de   Allende'nin katlinden sonraki uygulamaydı.  Arjantin'de Pinochet'nin  muhaliflerine  karşı  sindirme hareketiydi insanları  kayıp etmek   yani yok etmek...  Türkiye Cumhuriyeti de bu   bu pis tarihin bir parçası oldu. Almanya, Şili  ve Arjantin , bu pis tarihle yüzleşti, hesap verdi.  Türkiye Cumhuriyeti  hayır .  Ne bir yüzleşme, ne de hesap soranlara karşı bir saygı, bir yanıt verme çabası, bir empati, bir duyguldaşlık... Ne de vicdan...


             Sadece onlar , sadece Cumartesi Anneleri  kayıpların peşinde düştü.    Kaybedilen çocuklarını bulmayacaklarını bilseler bile; sevdiklerinin hayatından umudu kesmiş olsalar bile peşini bırakmadılar...   Gerçeği öğrenmek için, çocuklarının  kemiklerine, mezarına  ulaşmak için , hesap sormak için, adalet aramak için, her cumartesi  canlarını kanlarını ortaya koydular. 


            Galatasaray'da, canlarının fotoğrafları ellerinde,  ilk oturma eylemlerini yaptıklarında  anımsıyorum  yanlarında   çocuklar da vardı. Yıl 1995'ti .


            Çok iyi anımsıyorum:  Neden  çocukları da getiriyorsunuz diye sorduğumda ,  bir Cumartesi annesinin verdiği yanıt  kanımı dondurmuştu: " Onun da kaybedilmemesi için".    Bir çocuğu kaybedilen, öteki çocuklarını da kaybetmekten korkuyordu...   


            Sonra her Cumartesi polis şiddeti, polis saldırısı. Coplar , gözaltıları ...  Cumartesi anneleri direndi. Gözyaşlarını , acılarını ve umutlarını  polis copuna kalkan kıldılar...


             Bugün o çocuklar büyüdü yetişkin delikanlılara, genç kızlara dönüştü.

            Sonra AKP dönemi. Tamam dediler.  Biz  kayıplarınızla sizi buluşturacağız dediler. Parti programımızda var dediler.  Hesap soracağız dediler. Oysa  sadece bir gölge oyununun  acemi oyuncularından ibarettiler. Oynadıkları oyunun adı "Kandırmaca"ydı.  
           

Dün  Galatasaray   İstiklal Caddesi   tarihi bir gün yaşadı. Belki  daha ilk günden  Cumartesi Annelerin sesine  kulak verilseydi,  bugünlere gelmezdik.   


            Dün  Türkiye Cumhuriyeti tüm kayıplarını bir kez daha hatırladı.  Son kayıp bulunana dek  mücadeleye devam etmezsek korkarım ki, insanlığımızı da kaybedeceğiz.


             Kulaklarımda "Beni bul anne!" çığlığı ... Dilimin ucunda Nevzat Çelik'ten üç dize:


             "annem yıldız kayıyor içinden dilek tut 
            koşuyor sana kısa pantolonlu çocuk 
            gözünde gözümde gözlerinde bin umut "
  
Cumhuriyet- 26 Ekim 2014                    

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.