Menü

"Ateşin Oyunu"…


01 Mayıs 2009 - Zeynep Oral -

İznik Çini ve Seramiklerinin  Sadberk Hanım Müzesi’ndeki eşsiz geçit töreni…

Birkaç gün önce bu sayfada Ferit Edgü’nün  “Türk resminin Batı yolculuğu” başlıklı enfes yazısında birbirinden önemli sorgulamalar ve saptamalar vardı. Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki  sergiyi, resim sanatımızın 70 yıllık serüvenini irdelerken, çağdaşlaşma bilinci üzerinde de duruyordu. Edgü, serginin  “Çağdaşlaşma bilincinin  bir anda oluşuveren bir şey olmadığını, kuşaktan kuşağa yeni kazanımlarla adım adım kazanıldığını gözler önüne sermesi”ne de dikkati çekiyordu. 

Çağdaşlaşma bilinci

Yeryüzündeki tüm sanatların  çağdaşlaşma bilincinin gelişimine hizmet ettiğine inanan biri olarak, bir süre önce  Sadberk Hanım Müzesi’nde açılan  ve gördüğüm günden beri etkisinden sıyrılamadığım  “Ateşin Oyunu” başlıklı  İznik çini ve seramik  sergisini gezerken  aklım ve yüreğim hep bu “çağdaşlık” meselesiyle sarmaş dolaştı!

15. ve 17. yüzyıllar arasında İznik atölyelerinde  üretilmiş  o güzelim , o  canım eserler arasında dolaşırken, aklımdaki hangi çağdaşlık mı?  Böyle dediğinizi duyar gibiyim… Açıklayayım:

Sergiyi dolaşırken,  eserlerin şaşırtıcı harikuladeliği kadar,  bu eserlerin bulunup, toplanıp, alınıp,  bir araya getirilmesi, getirilmiş olması da  benim için  heyecan vericiydi, olağanüstüydü.

İki koleksiyon bir araya getirilmişti: Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonundan (ki onun nüvesi Hüseyin Kocabaş koleksiyonuydu) ve Ömer M. Koç  koleksiyonundan (onun da nüvesi Nihal ve Tevfik Kuyaş koleksiyonuydu)  toplam 327 eser…  Müzenin ilk başkanı Sevgi Gönül, yaşamı boyunca   yurtiçinden ve yurt dışındaki müzayedelerden İznik eserlerini  bulup ülkesine getirmeyi kendine misyon edinmişti.  Ölümünden sonra Ömer Koç  daha da yoğunlaştırıp  sürdürdü bu çabayı…

İşte çağdaşlaşma  bilinci burada devreye giriyor.  Değerlere,  kültüre sahip çıkmak , yüzyıllar öncesinin üretiminin kaybolmasını önlemek… Çağdaşlık  bilinci budur işte.

İznik çini ve seramik sanatının  gelişimini izlemek, en mükemmel örneklerini görebilmek için  Almanya, Britanya , Fransa Müzelerine gitmek zorunda kalmamak, aksine, İstanbul, Sarıyere kadar uzanıvermek! Bundan ala çağdaşlık mı olur!

Bunu söyledikten sonra artık serginin keyfini çıkarabilirim!

Motif ve Renk zenginliği

Kobalt mavisi, çivit mavisi, petrol mavisi, lacivert, mangan moru, kurşuni mor, firuze,  zeytin yeşili , çağla yeşili, çam yeşili, çimen yeşili , çitlembik yeşili,  zümrüt yeşili,  kiremit kırmızısı, mercan kırmızısı, altuni, beyaz,  siyahın yüzlerce tonu, turkuaz… Aman tanrım bu ne durulmak bilmeyen bir renk cümbüşüdür!  

Rumi, hatayi, rozet çiçek, saz yapraklar, Çin bulutu, peleng, bahar dalı, nar, afyon kozası, lale, karanfil, sümbül, gül, tek başına ya da buket, çiçek açmış ağaçlar, en çok servi ağacı,   sarmal kıvrımlar,  helezoni kıvrımlar, geometrik şekiller…  Stilize edilmiş hayvan motifleri, rüzgara meydan okuyan yelkenliler… En “natüralist” en somuttan, en soyuta uzanan motifler!    Hiç ama hiç sonu gelmeyen, sizi her an şaşırtan motifler!

Bunları yaratan İznik’li ustaların ne müthiş, ne sonsuz  bir hayal gücü varmış! İnsan inanmakta güçlük çekiyor.

İşte sergide bu sonsuzluğu görüyoruz en çok. 15-17 Yüzyıllar arasında  İznik çini ve seramik sanatının geçirdiği evreleri, aşamaları, değişimi  aynı zamanda sürekliliği görüyoruz. Her dönemin en mükemmel örnekleri  seçilmiş. Kronolojik bir sırayı izleyerek , öğrenerek,şaşarak, düşünerek, düşleyerek,  hayran olarak , bu topraklara ait olduğunuz için kıvanç duyarak, bu şaheserleri yaratan ellerle  aynı toprakları, aynı havayı, aynı suları  paylaşmanın sevinciyle dolaşıyorsunuz sergiyi.

İki muhteşem katalog eşlik ediyor sergiye. Biri büyük forma ve daha ayrıntılı, öteki daha küçük, ve alçak gönüllü. İkisinin de yazarı  Hülya Bilgi. Her ikisi de çok öğretici ve tamamlayıcı.

Sergi 11 Ekime dek sürecek.  Sakın,  zaman var, nasılsa görürüm demeyin. Bir an önce gidip görün ki, yeniden yeniden görüp içinize sindirin!

Bu eserlerin hamurunu hazırlayanlarına, sırçayı  çekenlerine,  nakışı çizenlerine, rengi bulanlarına ve fırında pişirenlerine; bunları toplayanlara, sergileyip bizimle paylaşanlara , kısacası sergiyi var eden ve sergiye emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler! Bu  ölümsüz şöleni biz ölümlülere yaşattıkları için! Bu ziyafeti sakın kaçırmayın!

 

1 Mayıs  2009

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.