“Türkiye Uyuşturucuya karşı önemli ilerleme kaydetti.”
17 Mayıs 2005 - Zeynep Oral -
BM. Uyuşturucu ile Mücadele ve Suçun Önlenmesi Dairesi’nin “Demir Leydi”si Sumru Noyan’la sohbet:
“Türkiye Uyuşturucuya karşı önemli ilerleme kaydetti.”
Sumru Noyan , Birleşmiş Milletler’de en üst düzeydeki diplomatlarımızdan biri. Uyuşturucu ile Mücadele ve Suçun Önlenmesi Dairesinin Başkan Yardımcısı. Bu daireye bağlı tüm programların , araştırma geliştirme, ayrıca Operasyon ve Analiz Bölümü Başkanı…Uyuşturucu konusunda dünya çapındaki tüm teknik işbirliği ve dünyanın her köşesine dağılmış 21 şube ondan soruluyor.
Sumru Noyan, BM’de bu göreve 400 aday arasından seçildiğinde, deneyimli bir diplomattı. 1969’da girdiği Dışişleri Bakanlığı’nda , Belgrad, Paris (UNESCO) Dusseldorf’daki temsilciliği ya da merkezde kaldığı sürece hep uluslararası ilişkilerde görev aldı , FAO, İFAD, İLO, UNESCO, UNİDO’nun düzenlediği sayısız toplantıda Türk delegasyonuna başkanlık etti.
Bugün ona bağımlı 360 kişi çalışıyor. (Bir ayrıntı: Yanında çalışanların tümü erkek!) 300 Milyon dolarlık uyuşturucuyu önleme programı ona bağlı…
Bunca önemli görevde ve sorumlulukta bir insan, eğer can dostunuz, sınıf arkadaşınızsa, çocukluğunuzda ve ilk gençliğinizde aynı sıraları, aynı endişeleri, aynı sevinçleri, aynı coşkuları paylaşmışsanız, gazeteci olsanız bile o sizin için hep “Bizim Sumru” ya da İzmir Amerikan Kız Lisesi’ndeki lakabıyla “Kedi Sumru” olarak kalıyor… Bana da böyle oldu herhalde ki, bugüne dek Sumru’nun başarıları hakkında tek satır yazmadım. Ama geçen hafta bir günlüğüne geldiği İstanbul’da buluştuğumuzda öyle ilginç şeyler anlattı ki, “bunu herkes bilmeli” ağır bastı. Yanılmıyorsam söylediği şu cümle bu yazıyı yazmama neden oldu: “Türkiye uyuşturucuyu önlemede büyük çaba harcayan ve bu yolda çok başarılı olan bir ülke . Ancak bu başarısını dünyaya duyuramıyor, satamıyor. Bu başarı daha çok BM raporlarında kalıyor.”
Uyuşturucu trafiği
Sumru Noyan’ın başında bulunduğu birim, özellikle iki konuda çalışmalarını yoğunlaştırıyor. Uyuşturucu trafiği ve insan trafiği…Zaten bu ikisi birbirinden pek ayrı düşmüyor, iç içe geçmiş durumlar…
Her iki konuda da , Türkiye, coğrafi konumu açısından önemli bir yer tutuyor, transit geçişin en yoğun olduğu ülkelerden biri.
Sumru Noyan’ı dinliyorum:
“Uyuşturucuyla mücadele programımız, hem üretimin kısıtlanması ve uyuşturucu bağımlılığının yok edilmesine, hem de trafiği önlemeye çalışıyor.. Dünyadaki en büyük uyuşturucu üretimi – tüm üretimin ¾’ü Afganistan’da … Eskiden yalnız sınırlı bölgelerdeyken örneğin, Kabil’deyken şimdi her yerde Kabil dışında da ülkenin her yanına yayılmış durumda.. Biz buna ‘kanserin metastas yapmış durumu’ diyoruz. Üretimde, her yıl yüzde 17’lik bir artış var . Ancak bu yıl bir azalma bekliyoruz. Nedeni İngilizlerin önderliğinde çok yönlü bir işbirliğiyle oraya acil müdahale etmemiz: Afgan hükümetiyle işbirliği içinde İngilizler, ekimi önlüyor; İtalyanlar, yasal düzenlemeleri, Almanlar polis eğitimini üstlendi. AB denetiminde halkı bilinçlendirme konusunda büyük bir seferberlik var. “
“Dünyadaki üretimin ¾’ü Afganistan’da dedin.. Ya gerisi? “
“Gerisi Myanmar’dan. (Eski adıyla Burma) . Ancak oradaki çalışmalarımız sonuç verdi. Yüze 50 azalma var. Sonra Laos, Tayland ve Viyetnam. Oralar da da bitmek üzere…”
2004 Yılında Afganistan 500 ton eroin ve morfin , bin ton afyon ihraç etmiş. Bunun yüzde 70’i Pakistan- İran- Türkiye yoluyla Batı Avrupa pazarlarına, Rusya ve Ukrayna’ya yöneliyor. (Gerisi , yeni gelişen bir yol, Afganistan’dan Orta Asya yoluyla yayılıyor. )
Sumru Noyan bir noktaya dikkat çekiyor: “ Transit geçişin en yoğun olduğu üç ülkeye baktığımızda, yani Pakistan –İran ve Türkiye’ye; Türkiye’nin ayrıcalıklı bir durumu var. Biz genellikle bu transit geçişte, ‘uyuşturucunun yüzde onu geçit yaptığı ülkede kalır ‘ deriz. Oysa bu Türkiye için doğru değil. Örneğin İran’da son yıllarda uyuşturucu bağımlılığı çok arttı. Resmi sayılara göre Iranda 1.2 milyon eroin bağımluısı var… Ama bizde hayır, aksine azalma var. Ben bunu oto kontrole, özdenetime ve sağlam aile yapısına , toplum ilişkilerinin önemine bağlıyorum.”
Bunun yanı sıra Türkiye, son on yılda Avrupa’daki en büyük miktarda eroin ve morfin ele geçirme operasyonlarında önemli bir rol oynamış. 2003 yılında tüm Avrupa’da ele geçirilen morfin ve eroinin yüzde 30’unu, 2004’de yüzde 60’nı Türk yetkililer sayesinde yakaladıklarını vurguluyor tüm raporlar.
Sumru Noyan “Türkiye’nin bir büyük başarısı daha var,” diyor. “Bizde, anımsayacaksın 70’li yılarda afyon üretimi tümüyle yasaklanmıştı. Ancak sonradan Afyon Bolvodin Fabrikası kurulunca, her şeyin, her safhanın sıkı denetim altında tutulduğu , ilaç sanayine yönelik üretime geçtik. Dünyayı zehirlemekten vazgeçip, ilaç sanayine yöneldik. Bu açıdan birçok ülkeye örnek gösteriliyoruz. Bu yoldaki başarımızı yazık ki dünyaya ‘satamıyoruz.”
Oysa nasıl da ihtiyacımız var bu başarıyı dünyaya duyurmaya!
İnsan ticareti
Çağımızın en korkunç olgularından, insan onurunu , yaşama hakkını yok sayan vahşetlerinden biri insan ticareti… Başlıca mağdurlar, kadınlar ve çocuklar…
“Uluslar arası öyle bir ateşleme , öyle bir insan ticareti ve trafiği ağı var ki, içine bir kez düşen bir daha kurtulamıyor. İnsan trafiği ve yasa dışı göç iç içe geçmiş durumda. Hem bu ikisi hem de küçük silah kaçakçılığı , Birleşmiş Milletler de organize suçlarla mücadele altında yer alıyor. “Sumru Noyan.
“İnsan Trafiğinin en yoğun olduğu bölge Güneydoğu Asya. Sonra Afrika , sonra Doğu Avrupa. .. Güneydoğu Asya’da Myanmar, Tayland başı çekiyor. Buralarda Taylan’dan gelen tüccarlar Myanmar’daki köylerde 12-16 yaş arası ne kadar güzel kız varsa toplayıp götürüyor. Güneydoğu Asya’da HIV virüsünün yaygınlaşmasının başlıca nedeni de bu. “
“İnsan ticaretinin kaynağında haksız ve kolay para kazanmak isteyen uluslar arası örgütlenmiş simsar çeteler var. İş vadiye, aklınıza gelebilecek her tür iş teklifiyle özellikle kadınlara ve çocuklara yöneliyorlar- Ev hizmetleri, dadılık, dansçılık, revüye katılma, mankenlik, ses sanatçılığı, hastabakıcılık ve daha aklınıza ne gelirse…Bu ağa düşünen , bundan kurtulması çok zor. “
Türkiye insan ticaretinin neresinde, nasıl duruyor?
“Kesin sayılar vermek zor. Ancak Türkiye, hem transit ülke olarak , hem de, insan ticareti alan ülke olarak göze çarpıyor. Türkiye’den dışarı insan ticareti ise daha az… Türkiye’ye en çok eski Doğu Bloğu ülkelerinden , Ukrayna’dan Rusya’dan, Romanya ‘dan geliş var. Bir başka grup da Moldova, Gürcistan , Azarbeycan… Asya’dan : Iran, Irak, Hindistan ve Filipinler’den.. Bunların çoğu kadın ve çocuk. Genellikle seks işçiliği için getirtiliyorlar, ya da başka ülkelere geçiş sağlamak için… Türkiye’nin hem coğrafi konumu, hem de çevre ülkelere oranla yaşam standardının yüksekliği , transit ülke olarak onu cazip kılıyor. Tükiye’den dışarı ise kimi AB ülkelerine ve Sudi Arabistan’a yasadışı gidiş var.“
BM. Raporları, Türkiye’nin Uluslar arası antlaşmalara katılımıyla, anayasası ve ceza kanunlarıyla insan ticareti konusunda da bilinçli bir mücadele verdiğini ortaya koyuyor. BM desteğiyle savcılar, polisler eğitiliyor.
“Ankara’da 1999’da Ankara’da TADOC (açılımı : Turkish International Academy Against Drugs and Organised Crime ) yani Uyuşturucu ve Organize Suça Karşı Uluslararası Türk Akademisi’ni kurduk. Uluslararsı Standardlarda çok etkili bir eğitim veriyor, bilgi topluyor, bu bilgiyi üye ülkelerle paylaşıyor ve dünyayla işbirliğini sürdürüyor. Başarılı işlere imza atan bir merkez… Ayrıca Türkiye, İnsan ticaretiyle mücadele programına 25 bin dolarlık bir katkıda bulundu. Öte yandan bu konuda sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapma yolunda ilerliyor. “
Sumru Noyan’ı dinlerken, yeryüzünün ve insanoğlunun acımasızlığı yeniden içimi kanatıyordu. O, Aganistan köylerinden, Laos tepelerine, Myanmar vadilerinden Mekong kıyılarına uzanırken idealleri doğrultusunda dünyanın çirkin yüzüyle savaşmak üzere, BM’deki görevine, Merkeze, Viyana’ya dönüyordu. Uğraştığı, kendini adadığı konuya hakimiyeti, birikimini, bilgisini kadın duyarlığıyla bütünlemesi , hepsinin ötesinde azmi, okul sıralarındaki “Kedi Sumru”nun , BM’nin “Viyana’daki Demir Lady”sine dönüşmesi, artık beni hiç şaşırtmayacaktı.
17 Mayıs 2005- Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler