“Kadın mal mı ki kotası olsun?”
05 Aralık 2008 - Zeynep Oral -
5 Aralık… Dünyada İnsan Hakları Haftasının başladığı gün… Doğal olarak olması gereken olmayınca, işte böyle haftalarla günlerle idare edeceksiniz artık…
5 Aralık … Aynı zamanda Dünya Gönüllüler günü… Gönüllü olarak bir şey yapan pek kalmadı. Emeğin yok sayıldığı ortamlarda nereden ne avanta kazanacağım tutkusu öylesine ağır basar oldu ki, maddi karşılık beklemeksizin çalışmak rafa kalktı. Ah manevi karşılığını bir bilseler, bilebilseler…
5 Aralık… Türkiye’de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanındığı gün. Taaa, 1934’de! Yani Atatürk önderliğinde kadınlara pozitif ayırımcılık bir politika olarak benimsendiği dönemde…
1935'te Meclis'te 18 kadın vardı ve kadınlar yüzde 4,6 oranında temsil ediliyordu. Çook hem de çok uzun yıllar boyunca bu oran kadınların en yüksek temsil oranı oldu…
“Pozitif ayırımcılık” ya da “Olumlu ayırımcılık” dendi mi, yüz yılların erkek egemen düzeninde siyasetle ilgilenen erkeklerin kanları donar. Ama işin doğrusu şu ki : Olumlu ayırımcılık yapılmadığı yerde “olumsuz - Negatif- ayırımcılık” zaten süregeliyordur. Bunu Atatürk biliyordu, sonrakiler unuttu.
Bundan onbir yıl önce Ka.Der kuruldu. Hem Ka.Der hem de sayısız kadın kuruluşunun çabasıyla Meclis’teki kadın temsil oranını yüzde 9’a çıkarabildik. Meclisteki kadın milletvekili sayısı 50. Bakan sayısı 1. Yerel yönetimlerde kadınların oranı sadece yüzde 0,5 …
Bu sözler
‘Kadın-erkek zaten eşitiz. Niye kota istiyorsun, sen de çalış, sen de ol. Kota var diye sen Raunda mı olmak istiyorsun? Buyur Raunda ol’ (Türkçe yanlışları benim değildir.)
“Siyaset risktir, rekabettir. Sen de çalış , sen de yap. Kotayı ben hanımlara saygısızlık olarak görüyorum. Rekabet etmeli, kopara kopara gelmelidirler.”
“Kadın mal mı ki kotası olsun?”
Bu yukarıdakiler, Başbakan Tayip Erdoğan’ın söylemlerinden birkaçı…
“Kadın mal mı ki…” diye başlayan bir sözünün, kadını daha baştan “mal” olarak görme ve değerlendirme olgusunu ortaya koyduğunu farkındasınız herhalde.
Kadın mal mı ki… diye başlayan sözleri T.Erdoğan , kadınlar kızlar, alınıp satılırken söylemiyor. Berdelle değiş dokuş edilirken söylemiyor. Feodal geri kalmışlığın tüm zulmünü yaşarken söylemiyor. Tecavüzcüsüyle evlendirilirken söylemiyor. Namus , ahlak adına öldürülürken , intahara zorlanırken söylemiyor. Sokakta, evde şiddete maruz kalırken söylemiyor. Polis tarafından tekmelenirken , coplanırken, saçlarından yerlerde sürüklenirken söylemiyor. ..
Ne zaman söylüyor? Kadınlar siyasal toplumsal yaşamdan daha çok pay almak istedikleri zaman , bunun tek yolunun “olumlu ayırımcılık” , kota olduğunu belirttikleri vakit söylüyor!
Neden kot
Bin kez yazdık! Yazmaya devam! Eğer kadın ve erkek eşit koşullarda yaşıyor olsalardı tamam , kota gerekmezdi. Ama eşit koşullarda doğmadıkları, büyümedikleri, eğitilmedikleri için, fırsat eşitliğinden yararlanmadıkları için kota kaçınılmaz!
Kadınlar önündeki maddi ve manevi engelleri saymaya kalksam sayfalar yetmez. (Evde çocuğa bakacak, yaşlılara bakacak, hem evde hem dışarıda çalışacak, akşam parti toplantısına gidecek, toplantıda söz alacak, lafını kestirtmeden dinletecek, vb. vb… ) Ayrıca toplumun yoksulları kadınlar. Siyaset yapabilmek için para gerek…
Başbakan ha bire kadınlara en az üç çocuk yapın diye seslenirken, Baykal, kara çarşaflı kadınları kucaklayarak “demokratikleşirken” bu işler nasıl olacak, onu bilemem… (Kara çarşaf deyice… Geçen Pazar yazıma öyle çok, öyle çok mektup geldi ki, neye uğradığımı şaşırdım! Demek takkiye yapamayan bir tek ben değilmişim diye çok sevindim. Hepinize sonsuz teşekkürler.)
Eğer ünlü, şan şöhret sahibi değilse; ünlü bir soyadı yoksa, falancanın karısı, filancanın kızı değilse, ağzıyla kuş tutsa, siyasal yaşamda bir kadının ilerleyebilmesi çok güç! İşte binlerce yıllık maddi ve manevi engellere karşın, yarışa çooook geç ve çooooook gerilerden başlamada kadına sağlanan bir önceliktir kota. Hepsi bu!
Bugüne dek kadınların temsil sorununu aşabilmiş tüm ülkeler, bu işi kotayla gerçekleştirmiştir. Başka türlüsü olmadı, olamıyor….
“Kritik eşik”
Bütün dünyada , kadınların, siyasi karar organlarında, parlamentolarda yer almaları, politik kararları etkileyebilmeleri için gerekli en düşük oran yüzde 33 olarak kabul edilmektedir. Buna “kritik eşik” deniyor. Neden yüzde 50 olmasın diyenlere yanıt: %33 cinsiyet kotası alt tabandır, uyguladınız mı o alt tabandan alınan ivmeyle, akıllı listelerle, er geç daha yüksek kadın temsiline ulaşırsınız…
Elbet sadece kotayla olacak iş değil! Kota, işin başlangıcı. Partiler içi ve seçim yasalarında da değişimler kaçınılmaz eğer eşitlik istiyorsak! Bizde seçim sistemindeki yüzde on baraj rezaleti, partilerdeki lider sultası, kişisel tercihler, fetvalar yerine Türkiye’nin kadını ve erkeğiyle önünü açacak yasal düzenlemeleri özlüyor insan.
Güzel Haber
Bu haftanın güzel haberi Van’dan geldi. Zozan’ın yolağı elektronik iletiyle geldi haber: Van Kadın Derneği Başkanı Zozan Özgökçe’nin bildirdiğine göre Van Belediyesi’nde birkaç gün önce kadın –erkek eşitlik komisyonu kuruldu! Bu, müthiş bir olay, harika bir haber , darısı tüm belediyelerin başına!
Bunun gerçekleşebilmesi için Zozan gibi nice kadının ne çok emek verdiğini, nasıl çabaladıklarını çok iyi biliyorum. Onları kutluyorum , sevinçlerini paylaşıyorum.
Cumhuriyet- 5 Aralık 2008
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler